Birleşik Krallık Genel Seçimleri: İşçi Partisi’nin Tarihi Zaferi
Birleşik Krallık’ta gerçekleştirilen son genel seçimlerde, İşçi Partisi, 650 sandalyeden 411’ini kazanarak önemli bir zafer elde etti. Avrupa’da aşırı sağın yükselişi gözlemlenirken, bu seçim sonuçlarının İngiltere’de politik eğilimleri sola kaydırması dikkat çekici bir gelişme olarak değerlendiriliyor. Bu konudaki analizlerini paylaşan Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi İktisatçı Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, seçim sonuçlarını etkileyen faktörleri, özellikle İngiltere’nin zayıflayan ekonomisi, tüketicilerin azalan satın alma gücü, adaletsiz gelir dağılımı ve yüksek çocuk yoksulluğu oranı gibi unsurlara dayandırdı.
Ekonomik Sorunlar ve Seçim Sonuçları
Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, uzun yıllardır devam eden ekonomik sorunları sıralayarak, “İngiltere, piyasa ölçütleriyle dünyanın 6. büyük ekonomisi olmasına rağmen, sürekli bir zayıflama sürecindedir. Londra borsasındaki hisselerin yüzde 56’sı yabancı yatırımcıların elindedir. ABD şirketleri, yılda İngiltere’ye 700 milyar dolarlık mal satışı yapmaktadır. 1,5 milyon işçi Amerikan şirketlerinde istihdam edilmektedir. Orta Doğu’dan gelen yatırımcılar, Rus oligarkları ve Amerikalı teknoloji zenginleri Londra’yı tercih ediyor. Bu durum, konut fiyatlarını ve dolayısıyla kiraları artırmakta, gençlerin ev sahibi olma hayallerini sekteye uğratmaktadır. Nüfus artışı da göz önüne alındığında, tüketicilerin satın alma güçleri 2007 krizinden bu yana sabit kalmaktadır. Gelişmiş ülkeler arasında, İngiltere, gelir ve servet dağılımının en bozuk olduğu ülkelerden biridir. En zengin yüzde 20, gelirin yüzde 35’ini alırken, en yoksul yüzde 20 yalnızca yüzde 8 oranında gelir elde etmektedir. Ayrıca, İngiltere, bölgesel gelişmişlik farklarının en yüksek olduğu ülkelerden biridir; Kuzeydoğu İngiltere’de yaşam standardı Londra’nın yarısından daha azdır.” dedi.
Yüksek Çocuk Yoksulluğu Oranı
İngiltere’deki çocuk yoksulluğunun yüksekliğine dikkat çeken Prof. Dr. Kozanoğlu, “Birleşik Krallık’taki çocukların yaklaşık yüzde 30’u, yani 4,2 milyon çocuk yoksulluk içerisinde yaşamaktadır. Yeterli beslenemeyen ve gıda güvenliği sağlayamayan 3,7 milyon aile mevcuttur. İngiltere’nin övünç kaynağı olan Ulusal Sağlık Sistemi de gerileme sürecindedir. Katkı payları ve uzun bekleme süreleri, vatandaşların yaşam kalitesini olumsuz etkilemektedir. Tüm bu sebeplerle, seçmenlerin yüzde 75’i politikacılara karşı olumsuz düşüncelere sahip. Sorunların çözüleceğine dair inançları büyük ölçüde kaybolmuş durumda.” şeklinde konuştu.
Dar Bölgeli Seçim Sistemi ve İşçi Partisi’nin Başarısı
İşçi Partisi’nin bu büyük başarısının arkasında, dar bölgeli seçim sisteminin etkisi yattığını belirten Kozanoğlu, “İşçi Partisi, oyların sadece yüzde 34’ünü alarak tek başına hükümet kuracak çoğunluğu elde etti. 2019 seçimlerine göre oylarını yüzde 4,2 artırarak bu başarıyı elde etti. Kamuoyu yoklamaları, İşçi Partisi’ni Muhafazakar Parti’nin yüzde 20 önünde gösterse de sandıkta bu fark yüzde 10 olarak gerçekleşti. Bu başarı, sağ oyların Muhafazakar Parti ve Nigel Farage’ın Reform Partisi arasında bölünmesinden kaynaklanmaktadır.” ifadelerini kullandı.
Jeremy Corbyn’in Dönüşü ve Bağımsız Adayların Başarısı
Prof. Dr. Kozanoğlu, bağımsız aday olarak Londra’nın Kuzey Islington bölgesinden yeniden seçilen Jeremy Corbyn’in başarısına da vurgu yaptı: “Corbyn, Filistin bağımsızlık mücadelesine verdiği destek nedeniyle haksız yere antisemitizmle suçlanmış ve partiden ihraç edilmişti. Ancak bağımsız aday olarak 41 yıldır hizmet ettiği seçim bölgesinde, İşçi Partili adaya 8 bin oy fark atarak yeniden seçilmesi, halkın ona olan desteğinin devam ettiğini gösteriyor. Corbyn’in bu başarısı, gönüllü aktivistlerinin kapı kapı dolaşarak seçmenle yüz yüze ilişki kurmalarının bir sonucu olarak ortaya çıktı.” dedi.
Bu seçimle birlikte, radikal sol adaylar, İşçi Partisi’nden ayrılarak Filistin direnişine destek temelinde seçime katıldılar. Shockat Adam Güney Leicester’dan, Labal Mohammed Desbury ve Batley’den, Adnan Hussain Blackburn’den, Ayoub Khan ise Birmingham Perry Bar’dan parlamentoya girmeyi başardı. Prof. Dr. Kozanoğlu, “Corbyn’i de katarsak, Filistin yanlısı grup, parlamentoda aşırı sağcı Reform Partisi’nin 4 temsilcisinden daha fazla ağırlığa sahip olacak.” dedi.
Sosyalist Kampanya Grubu ve Sol Kanat
İşçi Partisi’nde Corbyn ile iş birliği yapan Sosyalist Kampanya Grubu’nun önemli isimlerinin koltuklarını koruduğunu belirten Kozanoğlu, “Bu isimler, parlamento açıldıktan sonra seslerini daha fazla yükseltebilirler. John Mac Donnell ve Diane Abbott gibi gölge kabine üyeleri, seçim kampanyası boyunca keskin siyasi mesajlardan kaçınarak koltuklarını korudular. İşçi Partisi’nde, Starmer’ın politikalarına muhalefet edebilecek azımsanmayacak sayıda sol kanat milletvekili bulunmaktadır.” dedi.
Muhafazakarların Tükenişi
Prof. Dr. Kozanoğlu, Muhafazakar Parti’nin seçimlerde yaşadığı büyük yenilgiye de değinerek, “İngiltere’de yaygın bir inanış var: Seçimleri muhalefet kazanmaz, iktidar kaybeder. Bu yaklaşım, 2024 seçimleri için de geçerli oldu. Hayat pahalılığı, yüksek faizler, kamu hizmetlerinin yetersizliği, düşük büyüme ve verimliliğin artıramaması gibi olgular, seçmenleri iktidardan uzaklaştırdı. Becerikli ve iş bitirici imajına sahip Muhafazakarlar, 2019 seçimlerinden bu yana dört lider değişikliği yaşadı ve parti içindeki hizipler, ülkeyi yönetmekten çok birbirlerini sabote etmeye odaklandılar. Bu da Muhafazakarların tükenmişliğinin en belirgin göstergesi oldu.” şeklinde konuştu.
Starmer’ın Politikaları ve Gelecek Öngörüleri
Altınbaş Üniversitesi’nden Prof. Dr. Kozanoğlu, Starmer’ın politikalarını ve gelecekteki etkilerini şu şekilde değerlendirdi: “Starmer, küresel ekonomide büyük bir güç haline gelen varlık yönetim şirketleriyle iş birliği yapmayı planlıyor. Özellikle dünyanın bu konudaki en büyük firması BlackRock ile iş birliği hedefliyor. Kamu-özel iş birliği projeleri aracılığıyla altyapı yatırımlarını hızlandırmayı amaçlıyor. Ancak, Bristol Üniversitesi öğretim üyesi Daniela Gabor’un da belirttiği gibi, bu tarz iş birlikleri konut fiyatlarının yükselmesine ve kiraların artmasına neden olabilir. Ayrıca, bu projeleri benimseyen hükümetler, fonlara bağımlı hale gelebilir ve başta iklim, enerji ve sosyal politikalar olmak üzere yaşamın her alanında özelleştirme süreci hızlanabilir.” dedi.
Dış politikada ise Starmer, Britanya’yı dünya sahnesinde daha etkin kılmayı hedefliyor. AB’ye yeniden katılmayı denemeden önce, başta Almanya olmak üzere ilişkileri yeniden kurmayı amaçlıyor. NATO’ya daha fazla entegrasyon, Ukrayna’ya tam destek ve İsrail’in Gazze’deki saldırılarını görmezden gelme gibi politikalarla, ABD’nin “en sadık dostu” imajını pekiştirmeyi planlıyor. Prof. Dr. Kozanoğlu, “Starmer, Tony Blair’in 2024 sürümü bir imaj sunuyor. Ancak Blair’in gölgesinde kalan Starmer’ın, sosyal hareketlerle ve sendikalarla organik bir bağ kurmadan nasıl bir başarı elde edeceği tartışmalıdır.” şeklinde sözlerini tamamladı.